Bir FINCAN`in hikayesi....
Yaşlı kadın, bir antika dükkânından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu.
Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.
“Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.”
Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!
Kekeleyerek: “Nasıl? Anlayamadım?” diyebildi yaşlı kadın.
“Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:
“Yeter! Lütfen dur artık!” diye bağırmak zorunda kaldım.
Ama usta sadece gülümsedi ve “Daha değil!” diye cevapladı beni.
Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:
“Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!”
Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:
“Henüz değil!”
Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: “Beni yakarak öldürecek”
Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:
“Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!”
Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve “Daha değil!” diyordu.
Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.
Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.
“Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!” dedim. Onun cevabı ise aynıydı: “Henüz değil!”
Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. “Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!” diye bağırdım.
Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. “Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!” diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine “Daha değil!” diyordu. Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.
“Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı.
Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:
“Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?”
Ona “Evet” dedim.
Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve “Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.”
“Evet bu sensin!” dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.
Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.
Döner tezgâhın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.
Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.
Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.
Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.
Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde.”
Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:
“Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!
Bana zarar vereceğini düşündüm.
Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.
Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum.
Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim…Teşekkür ederim.”
***
Rabbim sükürler olsun bizlerede böyle güzel ustalar nasip etmis...
Bu hayatda yasadigimiz zorluklarin, sIkIntilarin hic biri sebebsiz degil.. Ki zaten bunlar olmazsa degerde, kiymetde olmazdi...
Üzücü durumlar yasadigimizda veya bizler icin sakincali olan durumlarda bazen anlayamayabiliyoruz, göremiyoruz bizim icin yazilan hayirli yanlarini..
Ama zamanla ögreniyor.. zorluklarla.. zorluklarinda icersinde büyüyoruz.. ve buda bizim icin bu hayatta cok büyük bir avantaj..
Aslinda yasadigimiz zorluklari degerlendirmeli.. hayat tecrübelerimize tecrübe katmaliyiz... yasayarak.. hissederek..
Zorluklarla, emekle, cabayla biryerlere gelmek nede güzel, nede mutluluk verici degilmi ?
Nede gurur verici...!
Sabredmek sonuna kadar.. hic bir zaman ümidi kesmemek..
Allah`a inanmak! Ve herseye ragmen isyanlar degil sükürler etmek...
Dilerim güzel Rabbim bizlerede bu "fincan" gibi sabirlar verir ...
*Pırasalı Poğaça*
Aslinda tanidigimiz bir lezzet.. 2008 senesindede paylasmizdim pirasali pogaca tarifini...
Bu seferinde biraz farkli oldu.. Kiyir kiyir bir lezzet olsun istedim.. ve hamurunu Karaköy Poğaçasınin tarifine göre hazirladim..
Ic harcinda pek fazla degisiklik yapmadim.. sadece seneler icersinde yemeklerimde salcayi pek fazla koymamayi tercih ettim, yemeklerimin asil lezzetini aldigini, sakladigini düsünüyorum.. onun yerine domatesi daha bol tutuyorum...
HAMURU icin MALZEMELER:
- 250g margrin
- 1 cay bardagi zeytinyag (siviyag)
- 1 cay bardagi ilik su
- 1 adet yumurta (sarisi üzerine sürülecek)
- 1 yemek kasigi sirke
- 1 paket kabartma tozu
- tuz
- alabildigi kadar un
- 1 adet büyük boy pirasa
- 1 adet büyük boy domates
- 1 tatli kasigi biber salcasi
- baharat, tuz
- Ic harcini hazirlamak icin pirasayi ince ince kiyin. Domatesin kabugunu soyup mini mini küp küp dograyin. Bir tavaya zeytinyag alin ve pirasayi ekleyip hafif yumusayincaya kadar kavurun. Domatesi salcayla karistirin. Pirasaya ilave edin. Domatesler ölene dek kavurun. Baharat tuz ilav edip karisimi ocaktan alin. Sogumaya birakin.
- Hamuru hazirlamak icin un ve kabartma tozu haric tüm malzemeleri genis bir yogurma kabina alip cirpin. Yavas yavas un ve kabartma tozu ilave edin. Kulak memesi yumusakliginda bir hamur yogurun.
- Yaklasik mandalina büyüklügünde kücük bezeler yapip elinizle/parmaklarinizla acin. Ortasina harctan koyup kenarlarini kapatip pide sekli verin.
- Yaglanmis firin tepsisine dizin. Üzerlerine yumurta sarisi sürüp önceden isitilmis 200 derece firinda üzerleri kizaran dek pisirin.
- AFIYET SIFALAR OLSUN ...
Herkese Sicacik Sevgi ve Selamlarla.. Mutlu, Umutlu Kalin; tüm güzellikler esliginde...
yine ışıl ışıl bir görünüt..ellerine sağlık canımm..sevgiler
YanıtlaSilÇok güzel görünüyorlar ellerine sağlık.Sevgilerimle..
YanıtlaSilPogacalar nefiste Hasretcigim...Fincan öykünü daha cok sevdim desem? Allah hepimize yasadigimiz süre icinde farkindalik versin, farkederek, bilerek yasayalim...sevgileirmle
YanıtlaSilzehra
Mevsime uygun mis gibi..
YanıtlaSilEllerıne sağlık bereketı bol olsun.
Hasretcim çok güzeller bayıldım.
YanıtlaSilÇokda şık duruyorlar..
Ellerine sağlık.
Sevgiler..
hikaye çok güzeldi...o kadar çok şey anlatıyor ki...
YanıtlaSiltarif ise denenecekler listesinde
ellerine sağlık...
Amiiin Hasretcim...Amin..!
YanıtlaSilbu fotoğrafları dahi yerim sadece bu leziz poğaçaları değil yani, süper görünüyor fotoğraflar çok güzel =)
YanıtlaSilBöyle ağzı açık poğaçalar pideleri seviyorum çok şık duruyorlar.
YanıtlaSil***
İnanmanın büyük bir nimet olduğunu her zaman biraz daha artarak anlıyorum.Allah bize verdiklerini öyle sistemli veriyor ki her yaşadığımız ayrı bir anlam taşıyor.Bizi yaradan bu kadar ince elerken biz herşeyi basitliğe hapsediyoruz.İnsan bir lokma yese ona özen göstermeli ufacık bir işte olsa özen göstermeli inanıyorsan seni yaradandan feyz alarak inanmaıyorsan kendine verdiğin değerle ya da hepsi ne farkeder?
Hayr ve şer deriz ama 1 senedir şer diye birşeyin olduğuna inanmıyorum bunu da yüksek sesle dile getiriyorum.Eğer Allah var ise şer yoktur diyorum çünkü o ne yaparsa güzeldir biz sadece sınırlı bir şekilde görebildiğimizden ötürü onu zamanla anlayacağızdır ve o zaman göreceğizdir ki o gün şer diye küçümsediğin bugün en hayırlı olanmış.
neyse sözü uzattım umarım gören göz olabiliriz.